Nazım HikmetTürk Yazar
Doğum Tarihi: 20.01.1902
Ülke: Türkiye |
İçindekiler:
Nazım Hikmet’in Biyografisi
Nazım Hikmet Ran, Türk şair, romancı, senarist, oyun yazarı ve sosyal aktivistti. Siyasi inançları nedeniyle 17 yıl hapis yattı. Ancak ilginç bir şey oldu. Cezasının bitimine yakın, Hikmet, 1950’de serbest bırakılmasının hemen ardından iddia edildiğine göre Karadeniz kıyısındaki Trabzon şehrine bir hapishaneye nakledildi. Oradan, iddiaya göre, Sovyetler Birliği’ne bir kürekli sandalla kaçtı. Rusya’da bu adam unutulmuştu. Anavatanında hatırlanıp hatırlanmadığı ise zor söylenebilir.
Olağanüstü Güzelliğiyle Tanınan Bir Adam
Nazım Hikmet Ran, olağanüstü güzellikte bir adamdı. Uzun boylu, kızıl saçlı, mavi gözlü, kartal burunlu ve ince çizgilerle şekillendirilmiş yüz hatlarına sahipti. Aynı zamanda sosyal, neşeli, esprili ve doğal bir şekilde insanların ruhunu yükseltme sanatında yetenekliydi. Komünist bir şair olarak, Hikmet, doğum yerindeki siyasi durumun rehinesi haline geldi.
Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin rejimi dış ve iç politikada benzersiz bir yol izledi: Avrupalılaşma, laik bir devlet ve bağımsızlık, milliyetçilikle, Almanya’ya karşı algılanan tarafsızlık, Sovyetler Birliği’ne karşı temkinli bir tutum ve komünistlere kesin bir şekilde düşmanlık bir arada var oldu. Hikmet 17 yıl hapis yattı. Ancak ilginç bir şey oldu. Cezasının bitimine yakın, Hikmet, 1950’de serbest bırakılmasının hemen ardından Trabzon’daki bir hapishaneye nakledildiği iddia edilen bir şekilde Sovyetler Birliği’ne kaçtı.
Bir kalp rahatsızlığı olan bir adam yüz kilometreyi kürek çekerek, gece, pusula veya başka seyir yardımcıları olmadan… Romantizm mi? Daha çok politika. Komünist Hikmet’in, güçlü komşu ile zaten zor olan ilişkilerin daha da kötüleşmesini engellemek için göç etmesine engel olunmadığı düşünülebilir. Sovyetler Birliği’nde Hikmet, Dünya Barış Konseyi’nin vazgeçilmez bir üyesi haline geldi. Rusça öğrendi çünkü başkalarına bağımlı olmayı sevmez ve ondan sorumlu olan Azerbaycanlı diplomatlar ve kendisine atanan Çeka ajanlarının denetimini tolere edemezdi. Yaygın bir şekilde yazdı, konuşmalar yaptı ve sosyalist kamp ülkelerine seyahat etti. Sovyet gerçeğini objektif olarak değerlendirdi, ancak ev sahiplerini küçümsemeyi uygun bulmadı – sadece Konstantin Simonov gibi güvendiği insanlarla dürüst oldu. Hikmet’i hatırlayan herkes, bir sohbeti herkese hatta bir yabancıya bile başlatırken kullandığı şu cümlelerini alıntılar: “Dinle, kardeşim…”
Öldü anında. Sabah yataktan kalkıp koridora posta kutusuna gidip taze bir gazete aldı – ve yere bile ulaşmadan aniden yok oldu: anlık bir kalp durması. Rusça çevirilerinde sadece bu dizeler, Hikmet’in şairliğini sonsuza dek hafızaya kazındı:
Eğer yanmazsam, Eğer sen yanmazsan,
Eğer biz yanmazsak, Karanlığı kim dağıtacak?
O aydınlık bir insandı. Şimdi artık o büyük bir şair miydi yoksa sadece bir şair miydi, bu önemli değil.