Alfred SisleyFransız izlenimci ressam.
Ülke:
|
İçindekiler:
- Alfred Sisley: İzlenimcilikte Sessiz Devrimci
- İzlenimcilik Akımını Benimseme
- Franco-Prusya Savaşı Sırasında Bir İngiliz Vatandaşı
- Bireysellik ve Etkiler
- Su, Gökyüzü ve Müzik
- Son Yıllar ve Miras
Alfred Sisley: İzlenimcilikte Sessiz Devrimci
Alfred Sisley, 1839 yılında Paris’te doğmuş, İngiliz kökenli bir ailenin oğludur. Sanatsal ilhamını Constable ve Bonnington’un resmedilen manzaralardan aldı. Paris’e döndüğünde, Claude Monet, Auguste Renoir ve Frédéric Bazille gibi sanatçılarla tanıştığı Charles Gleyre’in atölyesine kaydoldu.
İzlenimcilik Akımını Benimseme
Akademik eğitimden bıkan Sisley ve arkadaşları, Gleyre’in atölyesini terk ederek “sıradan güzellikleri bulmayı” hedeflediler. Fontainebleau yakınlarındaki Chailly-en-Bière’e yerleşen grup, Sisley’in eserlerinin odak noktasını kırsal Fransa manzaraları oluşturdu.
Franco-Prusya Savaşı Sırasında Bir İngiliz Vatandaşı
İngiliz vatandaşı olan Sisley, Franco-Prusya Savaşı sırasında Londra’da yaşadı. Orada Impresyonistlerin koruyucusu olan Paul Durand-Ruel ile dost oldu ve onların Fransa ve yurtdışındaki sergilerini düzenledi.
Bireysellik ve Etkiler
Sisley’in adı ilk kez 1874’te arkadaşlarıyla birlikte anıldı. Barbizon ressamlarının aksine, Sisley ve Impresyonist arkadaşları “en plein air” şeklinde, yani açık havada resim yapmayı tercih ettiler, doğal ışığın ve renklerin dönüştürücü etkilerini kullanarak.
Su, Gökyüzü ve Müzik
Su ve gökyüzü, Sisley’in eserlerindeki ana konular haline geldi. Çeşitli durumlarda ve mevsimlerde gösterilen suyu ve gökyüzünü resmetti, Île-de-France’ın su yollarına adanmış lirik bir ayin yarattı.
Son Yıllar ve Miras
İlk grup sergilerinden sonra, Sisley kamusal sergilerden çekildi ve resme kendini adadı. Mali zorluklara rağmen, Impresyonist harekete sadık kaldı.
Retrospektif olarak tanınan Sisley, İzlenimcilik’e derin bir katkı yapmıştır. Onun sadelik ve erişilebilirliğe odaklanması, onu Corot’un müzikalitesi ve Barbizon Okulu’nun demokratik yaklaşımıyla uyumlu kılmıştır. Mirası, Post-Izlenimcilik’i tanımlayan sanatsal basitleştirmelerin katalizörü olarak, resmi ve algıyı özgürleşme yolunda ilerletmiştir.