Arnold Gehlen

Arnold Gehlen

Arnold Gehlen

Alman filozof ve sosyolog

Doğum Tarihi: 29.01.1904
Ülke: Almanya

İçindekiler:

  1. Arnold Gehlen’in Biyografisi
  2. Felsefi Antropolojiye Katkıları
  3. Modern Sanat ve Etik Konusundaki Görüşleri

Arnold Gehlen’in Biyografisi

Arnold Gehlen, Alman filozof ve sosyolog olarak tanınan, felsefi antropolojinin kurucularından biri ve teknokratik muhafazakarlığın temsilcilerinden biri olarak bilinir. Leipzig Sosyoloji Okulu’na aitti.

1933’te Gehlen, Nazi Partisi’ne (NSDAP) katıldı. 1943 yılında Wehrmacht’a alındı. Denazifikasyon sonrasında Speyer’de bir kolejde öğretmenlik yaptı. 1960’ların sonlarında protesto hareketlerine şiddetli eleştiriler yöneltti.

Felsefi Antropolojiye Katkıları

Gehlen’in ana çalışması, “İnsan, Doğası ve Dünya’daki Yeri” (1940) adlı eseri, felsefi antropoloji sorularına odaklandı. Scheler ve Plessner geleneğini sürdüren Gehlen, daha da radikal bir yaklaşım benimsedi.

Gehlen’in yaklaşımı büyük ölçüde biyolojiktir. Herder’ın metaforunu kullanarak insanları “kısıtlı varlıklar” olarak tanımlayan Gehlen, bu insanların nasıl hayatta kalabildiğini sordu. Ona göre, hayvanlarla farklı olarak insanlar, azalmış içgüdülere sahip oldukları için doğal ortamlarında hayatta kalamazlar. Bundan dolayı, toplum, insanın hayatta kalmasını sağlayan sosyal kurumlar olarak hizmet eder.

İnsanlar, kültürü kendi hayatta kalma aracı olarak yaratan aktif varlıklardır. Bu etkinlikte, insanlar kendi çevrelerini şekillendirirler. Toplumun etkinliği, insanların içgüdüler tarafından değil, toplum tarafından belirlendiğini belirtir.

Modern Sanat ve Etik Konusundaki Görüşleri

Gehlen’in daha sonraki eserlerinden biri olan “Zamanın Resimleri,” çağdaş sanata odaklanmıştır. Gehlen’a göre, çağdaş sanat, insanın öznelleşmesinin bir örneğidir. Sanatçılar, sıradan izleyici tarafından anlaşılmayan bir dil oluştururlar.

“Ahlak ve Hiperahlaklık” adlı eseri, etik konusuna odaklanmaktadır. Gehlen, “insancıllık” etiğini ve diğer kültürleri kabul etmeyi (çok kültürlülük) eleştirir. Ona göre, bu tür etikler, Avrupalıların kendi kimliklerini kaybetmelerine yol açar.

Exit mobile version