Cleo de Merode

Cleo de Merode: Belle Epoque’un Fransız Dansçısı

Cleo de Merode, Fransız bir dansçı ve Belle Epoque döneminin yıldızlarından biriydi. 20. yüzyılın başlarında dünyanın en çok fotoğraflanan kadınlarından biri olan Cleo’nun güzelliğiyle dolu yüzü posta kartlarında pek çok ülkede görülebilirdi. Şöhreti dedikodular ve skandallarla da beraberdi. Erkekler ona hayran olurken, kadınlar ona imrenir ve taklit ederdi. Ancak adı şimdi neredeyse unutulmuş durumda…

Erken Yaşamı ve Sanatsal Başlangıçları

Cleo de Merode, 1875 yılında Paris’te Avusturyalı bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Babası ünlü bir manzara ressamıydı, bu yüzden sanatsal yetenek ve aristokrat tavır onun kanında vardı. Cleo sanatla yedi yaşında tanıştı. Ancak ona şöhret getiren olağanüstü güzelliği oldu. 1896’da “Illustration” dergisi bir güzellik yarışması düzenledi ve Cleo birinci oldu. Ondan sonra görüntüsü geniş kitleler için üretilmeye başlandı: posta kartları, posterler, hatta oyun kartları… Muhteşem özellikleri tüm Avrupa’da tanındı.

Tartışmalı Görüntü ve Skandal

O zamanlarda, bir dansçı “saygın” bir kadın olarak kabul edilmiyordu, bu yüzden meslek otomatik olarak “fahişe” etiketi taşıyordu. Bu, bohem çevrelerdeki ahlaki özgürlük ve zengin beylerin metreslerine para ve değerli mücevherlerle taltif etme alışkanlığından kaynaklanıyordu. Cleo hiçbir zaman bir fahişe olmadı, ama kim buna inanırdı? Sahne imajı o zamana göre orijinaldi. Cleo, saçlarını akıtıp dans ediyordu. Bale için bu çok alışılmış bir durum değildi. 19. yüzyılın sonlarında, düzgün ve sade saç modasının hakim olduğu bir dönemde “açık saçlı” dansçı dikkat çekti ve aynı zamanda şaşırttı. Açık saçlar sıradan insanların zihinlerinde sahibinin genelde promisküöz olduğu düşüncesini doğuruyordu.

“Kraliyet Hikayesi” ve Sonraki Yıllar

1896’da Cleo, Bordeaux’daki tiyatro topluluğuna katılmak için davet edildi. Bir efsaneye göre, orada Belçika Kralı II. Leopold’un dikkatini çekti. Altmış yaşında olsa da, kadınlarla ilişkisinden ve aktrislerle vakit geçirmekten hoşlandığı biliniyordu. Gösteriden sonra Cleo’ya gönderilen kırmızı gül buketi halk tarafından oldukça açık bir şekilde yorumlandı. Cleo böylece kralın “favorisi” olma damgasını yemeye başladı. Karikatürler çizildi, tuzlu fıkralar ve dedikodular yayıldı. Cleo’nun bu söylentilere karşı direnmesi ve Kral Leopold II’nin sadece dostça hisler beslediği iddialarının görmezden gelinmesi, ilişkilerine duyulan sağlıksız ilgiyi durduramadı.

Exit mobile version