Jonathan Nitzanİsrail-Kanadalı ekonomist
Ülke:
|
İçindekiler:
- Jonathan Nitzan’ın Biyografisi
- Güç Olarak Sermaye
- Thorstein Veblen’in Etkisi
- Değerin Enerji Teorisi
- Kapitalizm Korkusu
Jonathan Nitzan’ın Biyografisi
Jonathan Nitzan, Toronto’daki York Üniversitesi’nde siyaset ekonomisi profesörü olan İsrail-Kanadalı bir ekonomisttir. 2009 yılında Shimshon Bichler ile birlikte yazdığı “Güç Olarak Sermaye: Düzen ve Yeniden Düzenin Bir İncelemesi” adlı kitabı ile tanınmaktadır.
Güç Olarak Sermaye
Nitzan ve Bichler, “Güç Olarak Sermaye” içinde kapitalizmde sermayenin doğasını keşfeder ve Marksist ve neoklasik ekonomiye radikal bir bakış sunar. Teorilerine göre, sermaye bir güç ölçüsüdür. Aralarındaki kuramda merkezi kavram “farklı birikim”dir, şirketler ortalama kar oranını aşarak daha fazla kar elde etmeye çalışırlar. Modeline göre, şirketlerin amacının mutlak birikim veya karı maksimize etmek olduğundan bahsetmek mümkün değildir.
Thorstein Veblen’in Etkisi
Nitzan ve Bichler, Thorstein Veblen gibi kurumsal politik ekonomistlerin entelektüel mirası üzerine kurulmuştur. Veblen’ın “Boş Zaman Sınıfı Teorisi” kitabının yazarı olduğunu kabul ederler. Onlar, işin kendisinin, parasal kazanç uyarıcısı olarak, takas değerini elde etmeyi teşvik ettiğini ve üretimin ise faydalı mallar yaratmayı amaçladığını açıklar. Nitzan ve Bichler, ekonomiyi politikadan ayıramayacaklarına inandığını savunurlar ve bunu neoklasik ekonomistlerin tüketici değerine dayalı teorilerini haklı göstermek ve Marksistlerin soyut işgücün nicel belirlenmesine dayalı değer teorisini haklı çıkarmaları için gereklidir.
Değerin Enerji Teorisi
Neoklasik ve Marksist ekonomide kullanılan değer teorilerinin aksine, Nitzan ve Bichler bir “değerin enerji teorisi” önerirler. Bu teoriye göre, fiyatların yapısı, sözde “mal” alanıyla hiçbir ilgisi yoktur. Onlar, değerin dışsal yasalara, doğal veya tarihsel herhangi bir şeye değil, sadece toplumun ihtiyaçlarına bağlı olduğunu savunurlar.
Kapitalizm Korkusu
Nitzan ve Bichler’ın bir makalesinde, kapitalizmin “sistematik korkusu”nu ele aldıklarını iddia ederler, bu durumun modern tarih içinde iki dönemde, Büyük Buhran ve 2000’lerde sermayedarlar için geçerli olduğunu belirtirler. Analizlerini bu iki örnekle sınırlarlar ve yalnızca I. Dünya Savaşı’ndan bu yana hisse senedi fiyatları ile mevcut gelirlerin yüksek düzeyde ilişkili olduğunu öne sürerler. Ancak, diğer araştırmacılar, 1950’lerden 1973’e kadar olan dönemi kapsayan ve kapitalizmin altın çağı olarak bilinen dönemi de benzer örneklerle desteklemektedir. Nitzan ve Bichler, kapitalizmin, son yüzyılda gelişerek giderek evrensel hale geldiğini ve sermaye doğasını anlamanın içine gücün kavramını dahil etmenin giderek daha da önemli hale geldiğini savunurlar.