Apple TV+, yayıncılık alanında Netflix veya Amazon Prime Video gibi devlerden çok uzakta olsa da, Apple’ın bu alanda daha önce olduğu kadar sıkı yönetim yapmadığı görülüyor. En azından, Apple’ın marka imajına zarar verilmeyecekse, durum böyle.
Yayın hizmeti olarak Apple TV+, hala büyük bir başarı yakalamış değil fakat Apple’ın bu alanda yaptığı yatırımlar bazı sonuçlar vermiş durumda.
Los Angeles Times ile gerçekleşen kapsamlı bir konuşmada Apple TV+’in hizmeti, Apple’ın hedefleri ve şimdiye dek nasıl performans gösterdiği ele alındı. Genel olarak, Apple TV+’in birçok alanda iyi bir iş çıkardığı ancak daha fazlasını yapabileceği belirtiliyor.
Bu, kendi yapımcılarına daha fazla yaratıcılık özgürlüğü tanımakla mümkün olabilir.
Yaratıcıları Destekleme Yaklaşımı
Apple, rakipleri kadar geniş bir izleyici kitlesine sahip olmasa da, yüksek bütçeler ayırarak birçok başarıya imza attı. Bu durum, büyük starların projelerine büyük yatırımlar yapmasının bir sonucu. Bu durum, Jennifer Aniston ve Reese Witherspoon ile başlayan “The Morning Show” ile başladı ve Jon Hamm gibi isimlerin de içinde olduğu projelerle devam etti.
Son zamanlarda, Miles Teller ve Anya Taylor-Joy ile birlikte “The Gorge” gibi yapımlar izleyici ile buluştu.
Brad Pitt‘in başrolünde yer aldığı “F1” ise Haziran ayında sinemalarda gösterime girecek. Warner Bros. tarafından dağıtımı yapılan bu film, “Top Gun: Maverick” gibi bir başarı yakalaması bekleniyor.
Ancak, bazı büyük yıldızlarla birlikte yapılan Apple TV+ filmleri, sinemalarda beklenen başarıyı yakalayamıyor; buna örnek olarak “Argylle” ve “Killers of the Flower Moon” gösterilebilir.
Comscore analisti Paul Dergarabedian, bunun Apple için büyük bir film olduğunu belirtirken, bu projenin hem film yapım yeteneklerini geliştireceğini hem de yapımcılarla olan ilişkilerini güçlendireceğini ekliyor.
Özgürlük Sağlamak mı?
Büyük yatırımlar, en azından Apple’a film yapımcıları nezdinde iyi bir imaj kazandırdı. Apple’ın önceki sıkı yönetim tarzından daha destekleyici bir yaklaşıma geçtiği de ifade ediliyor.
Owen Wilson‘ın başrolünde yer aldığı “Stick” isimli dizinin prodüktörü Ben Silverman, prodüksiyon için yüksek bir bütçe belirlediklerini ve dizi için Kuzey Karolina‘da çekim yapma fırsatı sunduklarını belirtiyor. Bu sayede PGA Turu sırasında orada bulunan golf yorumcuları Trevor Immelman ve Jim Nantz ile çalışma imkanı sağladık.
Silverman, genel olarak streaming platformlarının şu sıralar yaratıcıları desteklediğini ve butlarla da daha fazla derinlik sunabildiklerini belirtiyor.
Eski Yönetim Tarzı ve Yenilikler
Apple, her zaman bu şekilde olmamıştı. Önceki dönemlerde sık sık yapım süreçlerine müdahale etmesiyle tanınıyordu. “The Problem with Jon Stewart” örneğinde olduğu gibi, şirket, gösterilecek konulara sınırlama getirecek kadar müdahale etti, bu da programın iptaline yol açtı.
Nisan 2024’te Stewart, Apple’ın bir podcastte Lina Khan ile konuşmamasını istediğini iddia etti. Ayrıca, Apple’ın programda yapay zeka hakkında konuşmayı da istemediğini belirtti.
Stewart, “Neden bu konuları kamu alanında konuşmaktan bu kadar korkuyorlar?” diye sordu.
İptal edilen program ve Apple’ın Çin ile olan ilişkisi nedeniyle konuyu tartışmak istemediği yönündeki söylentiler, bir Temsilciler Meclisi Seçim Komitesinin CEO Tim Cook‘a daha fazla bilgi için yazmasına neden oldu.
Olayların ardından, Apple’ın bazı yapımlara, geleneksel stüdyoların notlarına benzer şekilde yapıcı eleştiriler yapmak istediğine dair dedikodular hâlâ var.
Mart ayında “The Studio” dizisinin yıldızı ve yaratıcısı Seth Rogen, prodüksiyon sırasında Apple’dan bazı eleştiriler aldıklarını itiraf etti.
Apple, ön prodüksiyon aşamasında dizinin gerçekleştirmek istediği cameo’larla ilgili endişeleri olduğunu ve bunun olamayacağına dair yorumda bulundu. Ancak prodüksiyon, Apple’ı ters köşe yaptı ve neredeyse tüm cameo isteğini gerçekleştirdi.
Dizi, yapım süreci boyunca Apple’dan gelen geri bildirimlere maruz kaldı; ama bu geri dönüşler neredeyse görmezden gelindi. Dizinin kullandığı uzun ve kesintisiz çekim tekniği, eleştiri ve önerilere yanıt verilmesini neredeyse imkansız hale getirdi.
Geri bildirimlere karşı çıkarak yaptıkları, diziye olumlu bir katkı sağladı ve bu durum, seyircilerden ve eleştirmenlerden olumlu yorumlar almasına vesile oldu.
Küçük Balık, Kalabalık Havuz
Apple TV+’ın izleyici kitlesi, kıyasla küçük ya da daha iyi bir ifadeyle, seçici bir abone kitlesine sahip. Netflix‘in büyük rakipliğinde, Apple TV+ oldukça küçük bir platform gibi görünmekte.
Analist Daniel Ives, Apple TV+’ın yaklaşık 57 milyon abone sayısına sahip olduğunu tahmin ediyor. İves, Wall Street’in, Apple TV+’ın bu aşamada 100 milyon aboneye ulaşmasını daha uygun bulabileceğini ifade ediyor.
Rapora göre, bunun sebeplerinden biri, rakiplerinin yanında içerik üretiminde yaşanan genel eksiklik olarak görülüyor. Disney, Warner Bros ve Netflix, geniş bir içerik arşivine sahipken, Apple’ın sunduğu içerik sayısı oldukça az.
Ives, Apple’ın bu hizmeti ile bir malikaneyi inşa ettiğini ama içine yeterli mobilyayı koymadığını ifade ediyor.
Bu aynı zamanda Apple için masraflı bir işletme; her yıl yaklaşık 1 milyar dolar kaybettikleri bildiriliyor. Bu, Apple’ın çeyrek başına getirdiği on milyarlarca dolar arasında küçük bir miktar olsa da, yine de oldukça büyük bir rakam.
Netflix eş CEO’su Ted Sarandos ise Mart ayındaki bir röportajında, Apple’ın Apple TV+ hizmetini neden böyle yönettiğini anlayamadığını belirtiyor: “Bunun ötesinde pazarlama amaçlı bir durum görüyorum belki,” diyor. “Belki bizlerin göremediği bir şey görüyorlardır.”
İzleyici Kitlesini Büyütmek
Tüm bu zorluklara rağmen, Apple hala daha fazla izleyici kitlesine ulaşmak için çaba sarf ediyor. “Severance” gibi önemli yapımların yeni sezonları abonelik sayılarını artırmaya yardımcı olurken, diğer adımlar da atıyor.
Örneğin, Amazon üzerinden satılan aboneliklere açıldılar. Antenna verilerine göre, şubat ayında abone olanların yaklaşık %30’u Amazon Kanalları üzerinden kaydoldu.
Yeni aboneler için cazip bir seçenek sunmak amacıyla geçici fiyat indirimleri de uygulandı.
Apple, ayrıca hizmetinin ve prodüksiyonlarının geleceği için yatırım yapmaya devam ediyor. Culver City, Los Angeles‘da dört yıl önce satın aldığı arazide iki yeni stüdyo ve ofis alanlarının inşasına başladılar ve bu yapılar 2026’da faaliyete geçmesi planlanıyor.
Tüm bunların yanı sıra, Apple’ın bütçeleri kısma ve kayıpları azaltma adına bazı adımlar attığı belirtildi; ancak hizmetin hala büyük bir geleceği olduğu düşünülmekte. İlerlemekte olan inşaat çalışmaları ve prodüksiyonlar için sağlanan yüksek bütçeler sayesinde Apple, Apple TV+’ın kendi yolunda başarılı olacağına inanıyor.