Avgust Strindbergİsveçli yazar, romancı, oyun yazarı, şair ve yayıncı, encyclopedic bilgi ve ilgi sahibi yaratıcı bir kişilik. Eserleri 19. ve 20.yüzyılın başındaki ideolojik, sanatsal ve estetik akımların çeşitliliğini yansıtır.
Doğum Tarihi: 22.01.1849
Ülke: İsveç |
İçindekiler:
- Avgust Strindberg: İsveç’in Edebiyat Devi
- Doğalcı Bir Yazarın Doğuşu
- Radikal Demokrat
- Bir Bakış Açısında Değişim
- Nietzsche’ci Dönem
- Mistik ve Okült
- Strindberg’ün Mirası
Avgust Strindberg: İsveç’in Edebiyat Devi
İlk Yıllar ve Etkiler
1849’da bir işadamı babanın ve bir hizmetçi annenin çocuğu olarak doğan August Strindberg’ün erken yılları yoksulluk ve istikrarsızlıkla geçti. Edebi kariyerine başlamadan önce öğretmen, kütüphaneci ve aktör gibi çeşitli meslekleri denedi.
Doğalcı Bir Yazarın Doğuşu
1870’lerde Strindberg, “Rome” ve “Master Olof” adlı dramalarıyla dikkat çeken bir yazar olarak ortaya çıktı. 1879’da “The Red Room” adlı romanıyla çığır açtı ve çağdaş İsveç toplumu hakkında şiddetli bir tartışma başlattı. Doğalcılık ve pozitivizmden faydalanan Strindberg, toplumun ikiyüzlülüğünü, bürokratik yolsuzluğu ve sermayenin gücünü eleştirdi.
Radikal Demokrat
Strindberg, İsveç’in radikal-demokrat aydın kesiminin edebi lideri haline geldi, sosyal eşitlik, kadın özgürlüğü ve barışçılığı savundu. Fourier ve Saint-Simon gibi ütopistlerden etkilendi ve kısa bir süre kendini “tarım sosyalisti” ilan etti. “Hemsöborna” (Adalar Sakinleri) adlı romanı kırsal yaşamın sadeliğini tasvir etti.
Bir Bakış Açısında Değişim
1880’lerin sonlarında, endüstriyel kapitalizmin yükselişi Strindberg’ü eski inançlarını sorgulamaya yöneltti. Sosyalizmin dönüştürücü potansiyelini sorgulamaya başladı ve bireyin gücünü ve toplumsal hiyerarşilerin kaçınılmazlığını kutlamaya başladı. Bu değişim, “The Father,” “Comrades,” ve “Miss Julie” gibi oyunlarında erkeklerle kadınlar arasındaki güç dinamiklerini araştırdı.
Nietzsche’ci Dönem
Strindberg, giderek Nietzsche’nin felsefesinden etkilenmeye başladı ve eski inancını bilime olan güvenden vazgeçti. Tarihî dramalarında, Gustav Vasa ve Martin Luther gibi toplumun normlarına meydan okuyan kahraman bireyleri tasvir etti. “Havsbandet” (Açık Denizde) gibi romanları, kapitalist elit içindeki acımasız güç mücadelesini ele aldı.
Mistik ve Okült
1890’larda Strindberg, pozitivizmi terk edip okültizme yöneldi. Katolikliğin taraftarı oldu ve “Inferno” ve “Legends” gibi eserlerinde ruhani temaları işledi. Bu dönemde yazılarında depresif ve dekadans öğeleri belirdi.
Strindberg’ün Mirası
Strindberg’ün edebi yolculuğu kendi döneminin derin toplumsal dönüşümlerini yansıttı. Erken eserleri, İsveç köylüsünün endüstrileşmeye karşı direnişini yansıtırken, sonraki eserleri kapitalizmin yükselişini ve ardından gelen sosyal çatışmaları kucakladı. Doğalcılığı, gerçekliğin parçalanmış ve öznel algısını karakterize eden erken bir ekspresyonizme evrildi.
Strindberg’ün etkisi İsveç’in ötesine geçerek Maxim Gorky ve Sembolist hareket gibi figürleri ilham verdi. Eserleri, insan koşullarının bir ispatı olarak kalır, güç, cinsiyet ve birey ile toplum arasındaki mücadeleyi keşfeder.