Francesco Meli Hakkında
Francesco Meli, İtalyan opera sanatçısı bir tenordur ve genellikle bel canto repertuarında yaptığı performanslarla tanınır. 1980 yılında Cenova’da doğan Meli, vokal müzik eğitimine 17 yaşındayken Niccolò Paganini Konservatuvarı’nda mezzo-soprano Norma Palacios’un rehberliğinde başladı. Daha sonra, birçok tanınmış öğrencisi olan mezzo-soprano Franca Mattiucci’nin öğrencisi oldu ve aynı zamanda 2002’den beri tenor Vittorio Terranova’nın da öğrencisidir.
İlk kez 2002 yılında Verdi’nin “Macbeth” eserinde debut yapan Meli, İtalyan televizyonunda yayınlanan Spoleto’daki Festival dei Due Mondi’de Rossini’nin “Petite Messe Solennelle” ve Puccini’nin “Messe” eserlerinde solo tenor olarak yer aldı. Genç tenor daha sonra İtalya ve uluslararası arenalarda, La Scala, Teatro Regio Turin, Covent Garden, Opéra National de Lyon, Opernhaus Zürich, Metropolitan Opera ve Pesaro’daki Rossini Opera Festivali gibi önemli tiyatrolarda başrollerde performans sergiledi.
Francesco Meli, Lizbon’da Puccini’nin “Manon Lescaut” eserinde Graham Vick’in yönetmenliğini yaptığı bir yapımda sahne aldı, Bologna’da “L’Elisir d’amore” ve “La Sonnambula” gibi operalarda rol aldı ve Rossini’nin “Il Barbiere di Siviglia” ve “L’Elisir d’amore” eserlerinin Circuito Lombardo di Musica Antica’da gösterimlerine katıldı. Venedik’te “Lucia di Lammermoor” ve Floransa’da “Così fan tutte” eserlerinde roller üstlendi. La Scala’da, Riccardo Muti yönetiminde Francis Poulenc’in “Dialogues des carmélites” ve Verdi’nin “Otello” eserlerinde sahne aldı. Zürih’te “Il Barbiere di Siviglia” performansı sergileyen Meli, Verona’daki Teatro Filarmonico’da Donizetti’nin “Anna Bolena” eserinde yer aldı.
Meli, Metropolitan Opera’da “Rigoletto” ile sahne alırken, Londra, Tokyo, Oslo ve Poznań gibi şehirlerde solo konserler verdi. Francesco Meli, sopranosu Serena Gamberoni ile evlidir ve birlikte sıkça performans sergilerler.
Francesco Meli‘nin sesi, doğal bir parlaklık, incelikli tizlik, rafine vurgu ve mükemmel diksiyon ile dolu tutkulu bir ses. Müzikal hassasiyeti, repertuar seçimindeki mükemmel zevki ve ikna edici oyunculuk yeteneği ile birleşerek, onu kendi jenerasyonunun en umut vadeden tenorlarından biri haline getiriyor.