SON DAKİKA

Sanatçılar

Robert De Niro

Robert De Niro Biyografisi

Robert De Niro, 17 Ağustos 1943 tarihinde New York’ta, ressam ve heykeltıraş Robert De Niro Sr. ile şair Virginia Admiral’ın oğlu olarak doğdu. Babasının soyu İtalyan göçmenlerden gelirken annesinin Alman, Hollandalı, İngiliz ve Fransız kökenleri vardı. De Niro üç yaşındayken anne ve babası ayrıldı. Fakir bir çevrede, Little Italy ve Greenwich Village’da büyüdü ve hem yoksulluk hem de zenginlikle iç içe büyüdü, karakterini şekillendirdi.

De Niro müzik ve resimle ilgilenmeye başladı ve 10 yaşında okul oyununda, korkak bir aslan rolünde sahneye çıktı. O kadar çok oyunculuktan zevk aldı ki bunu bir kariyer olarak benimsedi. Özel bir okuldan mezun olduktan sonra Fiorello H. LaGuardia Yüksekokulu’na gitti. Daha sonra Stella Adler ve Lee Strasberg’un öğrencisi oldu, onlar da oyunculuk tarzını büyük ölçüde etkiledi. Adler ve Strasberg ona Stanislavski sistemi konusunda bağlılık aşıladılar.

Yükselişi ve Başarıları

De Niro, 1965 yılında “Three Rooms in Manhattan” filminde ilk kez kamera karşısına geçti. Ancak ilk filmi, mali zorluklar yaşayan “The Wedding Party” (1969) idi. De Niro daha sık filmlerde görünmeye başladı, ancak ilk rolleri küçüktü ve fazla dikkat çekmedi. Her şey 1973 yılında iki ikonik film olan “Mean Streets” ve “Raging Bull” ile değişti. “Mean Streets,” De Niro’nun uzun süren Martin Scorsese işbirliğinin başlangıcını işaret etti. Scorsese de Little Italy’de büyüyen ve İtalyan kökenli olan bir yönetmendi. De Niro, “Mean Streets”teki rolüyle Ulusal Film Eleştirmenleri Cemiyeti’nden ilk ödülünü aldı ve “Raging Bull”daki performansıyla New York Film Eleştirmenleri Cemiyeti Ödülü’nü kazandı.

De Niro’nun gerçekten de dikkatleri üzerine çektiği film, gangster destanı “The Godfather Part II” (1974) oldu. Başlangıçta üçlemenin ilk bölümünde çeşitli büyük erkek rolleri için önce denemelerde bulundu ancak yönetmen Francis Ford Coppola tarafından reddedildi. Ancak ikinci bölümün çekimlerinde Coppola fikrini değiştirdi ve De Niro’yu genç Vito Corleone olarak rol aldı. Bu rol, De Niro’ya ilk Akademi Ödülünü kazandırdı. Vietnam Savaşı gazisi Travis Bickle’ı canlandırdığı “Taxi Driver” (1976) filmindeki performansı ise özellikle etkileyiciydi. Aynı zamanda, aynaya karşı gelip, “Bana mı sesleniyorsun?” repliğini söylediği sahne sinema tarihindeki en büyük sahnelerden biri olarak kabul edilir.

Kariyerinin Zirvesi

1980’lerde, De Niro’nun kariyeri zirveye ulaştı. Scorsese ile bir kez daha başarılı bir işbirliği, De Niro’nun boksör Jake LaMotta’yı oynadığı “Raging Bull” (1980) ile başladı. Bu rol ona ikinci Akademi Ödülünü kazandırdı ve onu bir yıldız haline getirdi. Birkaç yıl sonra, başka bir ikonik film olan gangster draması “Once Upon a Time in America” (1984) ‘da rol aldı. Bu film, kariyerinde bir dönüm noktasıdır; çünkü o tarihten itibaren çoğunlukla polis memuru, suçlu ve kötü karakterleri canlandırmaya başladı. De Niro, “Midnight Run” (1988) filminde muhteşem bir polis memuru performansı sergiledi ve “Goodfellas” (1990) ve “Heat” (1995) gibi filmlerde suçluları oynadı. Ancak en etkileyici performanslarını, mutlak kötülüğü temsil eden karakterleri canlandırdığı filmlerde yapmıştır. Örneğin, gerilim filmi “Cape Fear” (1991) ‘daki rolü, en iyi rollerinden biri olarak kabul edilmiş ve Akademi Ödülü’ne aday gösterilmiştir. De Niro’nun Al Pacino ile birlikte rol aldığı “Heat,” kariyerindeki son büyük zaferi haline geldi. Film, gişede neredeyse 180 milyon dolar kazandı ve hem izleyicilerden hem de eleştirmenlerden olumlu eleştiriler aldı.

1990’ların ortalarında De Niro’nun kariyeri inişe geçti. Performansları hala etkileyici olsa da, unutulmaz roller bulmakta zorlandı. Ancak, film endüstrisinin diğer alanlarına daha fazla odaklanmaya başladı. Drama “A Bronx Tale” (1993) ile yönetmenliğe adım attı. Yönetmenlik çıkışı başarılı olsa da, sonraki yönetmenlik projes

Düşüncenizi Paylaşın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Teknoloji Haberleri