Friedrich Nietzsche
En gizemli ve orijinal filozof
Ülke: Almanya
Friedrich Nietzsche’nin Hayatı
Friedrich Wilhelm Nietzsche, en gizemli ve orijinal filozof olarak kabul ediliyor. Nietzsche’nin adı, insanistik ideallere sahip olanlar arasında tartışmalıdır. Übermensch teorisi, Nazizmin ideologları tarafından benimsenmiş ve “zayıfları itmek” veya “Tanrı öldü” gibi ifadeleriyle ilişkilendirilmiştir. İmgelem, güçlü, kendine güvenen, Alman büyüklüğü fikriyle obsesif bir adam portresi çizer.
Nietzsche 1844 yılında Polonyalı soylu bir ailede doğdu. Bonn Üniversitesi ve Leipzig Üniversitesi’nde filoloji okudu. Daha sonra doktora derecesini aldı ve askerlik hizmetinden kaçınmak için İsviçre’ye taşındı. Bu dönemde Richard Wagner ile dostluk geliştirdi ve yazışmalar yaptı. Nietzsche, önemli eserlerinden birini Wagner’a ithaf ettiği “Müziğin Ruhundan Doğan Trajedinin Doğuşu” eseriyle, on beş yıl sonra başlıca muhaliflerinden biri haline gelecekti. Nietzsche’nin Alman olağanüstülüğüne inananlar karşısındaki tavizsiz tavrı, bu dostluğu ve onun çevresiyle olan ilişkisinde net bir şekilde belirdi. Nietzsche’nin bir ifadesinde, dikkati kendi halkına değil, ünlü bestecinin benimsediği savaşçı milliyetçiliğine uğradı.
Friendsının sözleriyle yeniden oluşturulan Nietzsche portresi şöyle: “Yumuşakça konuşma alışkanlığı, dikkatli, düşünceli yürüyüş tarzı, sakın bir yüz ifadesi… Günlük hayatta nazik, hemen hemen nazik ve tutarlı bir ruh halindeydi… İnsanlar arasındaki etkileşimlerde zarif görgüleri takdir ederdi ve ilk karşılaşmada formalitesiyle etkileyici olurdu. İşte bu mu, kendi üstünlüğüne güvenen ve zayıfları küçümseyen ‘Übermensch’ mi? Bazı açılardan, ‘Nietzsche felsefesi’nden bahsedildiğinde omuz silken profesyonel filozoflar haklı olabilir. Onun için kabul edilebilir anlamda bir filozof değil. O zaman o kim? Bazıları ona filolog, şair, felsefi deneme yazarı der… Onun tarzı, metinlerindeki müziği, bilimsel sunum tarzından kesin şekilde farklıdır. Yaklaşımı yaşamın objektif algılanmasına hiç de uygun değildir. Onun içinde çok az mantık var, fakat tutku açısından bolca var!”
35 yaşındayken Nietzsche ciddi anlamda hastalandı ve 1876’da sağlık durumunun kötüleştiğini şöyle tarif etti: “1876 yılına gelindiğinde, sağlığım kötüleşmişti… Dayanılmaz ve sürekli baş ağrıları tüm gücümü emiyordu. Zamanla, bu baş ağrıları, her yıl 200’den fazla dayanılmaz günle zirveye ulaştı… Bu korkunç zaman, aklımı olgunluğa eriştirdi.”
Son eserleri arasında “Böyle Buyurdu Zerdüşt,” “İyinin ve Kötünün Ötesinde” ve “İdollerin Alacakaranlığı” bulunmaktadır. Bu yoğun ve umutsuz dolu kitaplar, Nietzsche’nin ruhunu yırtan çelişkileri yansıtarak, içsel mücadelesini ifade ediyor ve sonunda Nietzsche’nin kendisini yendiği içsel mücadelesini gösteriyor. 1900 yılında yüzyılın başında, akıl hastanesinde hayatını kaybetti.
Nietzsche’nin ardından garip bir şeyler oldu. En aristokratik düşünürlerden biri, bireyci, ölümünden hemen sonra geniş kitleler tarafından popülerleşti ve sadece alıntılara indirgendi, bir idol haline geldi. I. Dünya Savaşı’ndan önce, Nietzsche’nin adı, Almanya’nın toprak ve politika taleplerini haklı çıkarmak için kullanıldı. Birçok kişi, Alman halkını Nietzsche’nin dediği gibi “pis kokan” “Übermensch” olarak hayranlıkla karşıladı. Ancak, Nietzsche’nin gerçekten söyledikleri kasıtlı olarak unutuldu. Bir Britanyalı politikacı olan Lord Cranmer, “Savaşa katılmamızı zorunlu hale getiren nedenlerden biri, barışı, ilerlemeyi ve kültürü Nietzsche’nin felsefesinin kurbanı olmaktan korumaktır,” dedi. Ölen filozof, iki ateş arasında kendini buldu.
Nietzsche’nin ana konseptlerinden biri, her bireyin ruhsal olgunluğunun, kendini deneyim